Son yıllarda dünya genelinde çocuk savaşçıların kullanımı artış göstermekte, bu durum pek çok insan hakları savunucusunun dikkatini çekmeye devam ediyor. Ancak Rusya'nın yeni uygulaması, özellikle 8 yaşındaki çocukları hedef alarak dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. “Az kalsın ölüyordum” diyen küçük savaşçıların hikâyeleri, sadece bir eğitim sürecinin aşamalarını değil, aynı zamanda savaşın getirdiği karmaşık duygusal ve fiziksel yükleri de gözler önüne seriyor.
Rusya'da kurulan askeri eğitim kampları, genç yaşta askeri disiplin ve savaş taktikleri öğrenmek amacıyla çocukları bir araya getiriyor. Bu kamplarda çocukların yaşları 8 ile 16 arasında değişiyor. Eğitim programları, bir askeri eğitimden beklenen klasik unsurları içeriyor. Çocuklar, silah kullanımı, takım çalışması, stratejik düşünme ve fiziksel dayanıklılık gibi konularda eğitim alıyorlar. Ancak bu süreç, elbette ki yalnızca askeri becerilerin kazanılmasıyla sınırlı değil; çocukların psikolojik sağlıklarını ve gelişimlerini de derin bir şekilde etkiliyor.
Haber kaynaklarına göre, bu kamplara katılan çocuklar genellikle yoksul ailelerden geliyor ya da savaş bölgelerinde yaşayan bireyler olabiliyor. Aileler, çocuklarını bu tür kamplara göndermekle hem onları hayat kurtaran becerilerle donatmayı umuyor hem de daha iyi bir gelecek için çaba gösteriyor. Ancak bir çocuğun savaşçı olarak yetiştirilmesi, bunun ötesinde derin sosyo-psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor. Çocuklar, birer savaşçı olmanın getirdiği sorumluluk ve toplumdan beklenen rollere uygun bir şekilde büyümek için psikolojik olarak zorluk yaşıyorlar.
Kampta eğitim alan çocuklar arasında yer alan 8 yaşındaki Anton, deneyimlerini paylaşırken “Az kalsın ölüyordum” ifadesini kullanıyor. Bu sözcükler, yalnızca bir askeri eğitim sürecinin getirdiği tehlikeyi değil, çocukların ruhsal dünyalarını da zorlayan travmaları simgeliyor. Anton, eğitim sırasında yaşadığı zorlukları ve gördüğü acıları dile getirirken, aslında çocukların içsel çatışmalarının da bir yansımasını sunuyor. “Silah tutmayı, koşmayı ve strateji üretmeyi öğreniyoruz, ama bazen çok korkuyorum. Gece uykularım kaçıyor” diyor. Bu tür ifadeler, eğitim sürecinin çocuklar üzerindeki etkisinin ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Çocukların bu süreçte yaşadığı duygusal yaralar, sadece bireysel psikolojileriyle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda toplumsal yapıya da zarar veren bir durum haline geliyor. Eğitim sonunda çocukların birer savaşçı olarak değil, ruhsal ve fiziksel olarak zarar görmüş bireyler olarak dönmeleri, gelecekteki toplumu da olumsuz etkileyebilir. Çocukların savaşçı olup olmamaları gerekliliği tartışma konusunu bir kenara bıraktığımızda, bu durumun sosyal adalet ve insan hakları açısında da derin yaralar açabileceği aşikar.
Bu bağlamda, uluslararası insan hakları örgütleri, Rusya'nın askeri eğitim kamplarını ve çocukların burada yaşadığı deneyimleri yakından takip ediyor. Savaşın çocuklar üzerindeki etkisini gözler önüne seren bu durum, sadece Rusya'ya özgü olmayıp, dünya genelinde çocuk savaşçılar konusu üzerinde geniş bir tartışma başlatıyor. Çocukların savaş ortamlarından nasıl koruma altına alınacağı, onlara daha sürdürülebilir ve sağlıklı bir gelecek sunma yollarının nasıl geliştirileceği, önümüzdeki dönemlerde daha fazla gündeme gelecek.
Sonuç olarak, Rusya'daki askeri eğitim kamplarında 8 yaşındaki çocukların yaşadığı tecrübeler, insanlık adına kaygı verici bir tablo sunuyor. Bu durum, sadece çocukların değil, toplumların da geleceğini tehdit eden bir olgu. “Az kalsın ölüyordum” ibaresi, sadece bir çocuğun yaşadığı korku değil, aynı zamanda tüm insanlığın geleceği için bir uyarı niteliğinde. Savaşın değil, barışın hüküm sürdüğü bir dünya umuduyla, bu konuda gerekli önlemlerin alınması ve çocukların korunması şarttır.